Page 248 - Adnan Ataç - Varoluş Üzerine
P. 248

Düşlerdeki Gerçeklik
                  Düşlerdeki Gerçeklik: Düş kurmaya dünyayı algılamak için sistematik düşünmek olarak da bakılabilir, gerçekliğin                                              Fotoğraf Sanatıyla
                  acımasız katılığını hayaller, renkler, sisler, bulutlar ekleyerek ruhun derinliklerinde zenginleştirmek olarak da
                  bakılabilir. Yüzleşilen gerçek ile güçlü düşlerin çatışmalarını varlığının her anında hisseden insan, yabancılaşma   Ruhun Ötesindeki Bedenler Kendine Yabancılaşan İnsan
                  yerine, kendi isteği ile yanılsamayı seçer. Yaratıcılığı ile yeni gerçeklikler, yeni dünyalar kurgular. Sanki sezgileriyle
                  var olmasını dilediği yeni kaçma ve sığınma alanları arzular gibi.                                                                                 Varoluş Üzerine


                  Ruhun Ötesindeki Bedenler: Bedenlerini kontrol ederek ruhlarındaki aşkı ifade edebilme yeteneğine sahip dansçılar
                  güzelliğin, estetiğin ve zerafetin doruk noktasındadır. İnsan bedeninin en kusursuzu ve en mükemmeli yakalamaya
                  çalışan halini görürüz. Adeta varoluşun en üst anlatımı gibi. Dansçı, estetize hareketlerle şeyi, kendi bağlamından                                        Düşlerdeki Gerçeklik
                  çıkarıp özüne dönüştürür, gerçek durumları değil gerçeğin zihinsel tasarımlarını bedensel yetilerle yansıtır. Bir                                          Ruhun Ötesindeki Bedenler
                  dansçının amacı gerçeğin ötesinde duygusal deneyimler yaşamak, beden hareketleri ile soyutlamalar ve yeni algılar
                  yaratmak olmalı. Kendini aşabilen özgür ruhlar olmalı.                                                  Fotoğraf Sanatıyla  Varoluş Üzerine                Kendine Yabancılaşan İnsan


                  Kendine Yabancılaşan İnsan: İnsan hep kendini bilmek ve kendi olmak ister. Ancak toplumun dayattığı değerler,
                  ve yargılar yüzünden kocaman bir dışlanmışlık, yalnızlık ve yabancılaşma başlar, pragmatist ve egoist anlayışların                                                 1 - 2 - 3
                  hakim olduğu ahlak değerleri, içi boş ve aldatıcı sloganlar insanları sorgulamaya iter. İnsanın kendi kültür
                  dünyasını yaratmak istemesiyle her şey değişir ve doğayla yabancılaşma başlar. Bu türden bir yabancılaşma doğaya
                  karşı özgürleşme ise, yaratılan yeni kültür dünyası ve değerler karşısında tutsaklaşma nasıl kabul edilebilir.  3
                                                                                                                                                                                                          Adnan Ataç
                                                                                                                        Adnan
                                                                                                                         Ataç
   243   244   245   246   247   248